
Kasten yaralama suçu resmi rakamlara göre ülkemizde en çok mahkumiyete sebep 2. suç tipidir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesine göre kasten yaralama suçunun cezası, nitelikli halleri ve uygulama örnekleri bu makalemizde sizlerle. Hukuki süreç hakkında bilinçlenin ve haklarınızı öğrenin. Keyifli okumalar dileriz.
Kasten yaralama suçu resmi rakamlara göre ülkemizde en çok mahkumiyete sebep 2. suç tipidir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesine göre kasten yaralama suçunun cezası, nitelikli halleri ve uygulama örnekleri bu makalemizde sizlerle. Hukuki süreç hakkında bilinçlenin ve haklarınızı öğrenin. Keyifli okumalar dileriz.
KASTEN YARALAMA SUÇU NEDİR? (TCK 86)
Kasten yaralama suçu kavramından anlaşılması gereken hukuki anlam nedir? Yaşam hakkı ile vücut dokunulmazlığı hakkı, kişinin kendisinin dahi üzerinde tasarrufta bulunamayacağı en temel kişilik haklarıdır. İnsan olmaktan kaynaklı olan bu haklar Anayasa’da ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınmıştır. Ayrıca 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda öldürme ve yaralama suçlarına ilişkin düzenlemeler ile, kişinin doğduğu andan öldüğü ana kadar yaşam ve vücut dokunulmazlığı haklarının ihlal edilmesine yönelik fiiller yaptırıma bağlanarak, bu haklar ceza hukuku bakımından korunmaktadır.
Beden bütünlüğü, kişinin fizik ve ruh yönünden tamlığını ifade etmektedir. Vücut dokunulmazlığı hakkı ile kişi doğumundan ölümüne kadar geçecek süre içinde, vücut bütünlüğüne yönelik bir başkasının, hatta kendisinin bile gerçekleştireceği saldırılardan korunmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda kasten yaralama suçu ‘Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar’ arasında 86. maddede düzenlenmiş, kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerine Kanun’un “Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama” başlıklı 87. maddesinde yer verilmiştir.
Kasten yaralama suçunda mağdurun vücut bütünlüğünde gerçekleşen zararın ağırlığına göre uygulanacak yaptırımlar, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesinin 2. fıkrasında, aynı maddenin 1. fıkrasında ve 87. maddesinde hüküm altına alınmıştır.
Kasten yaralama suçunun icrai veya ihmali hareketle işlenebilmesi mümkün olup, kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi hâli 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 88. maddesinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesinin gerekçesinde: “müessir fiil” karşılığı olan “etkili eylem” ifadesi terk edilerek genel olarak “yaralama” kavramının benimsendiği, bu nedenle kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranışın yaralama olarak kabul edildiği belirtilmiştir. Kişinin bedensel ve ruhsal açıdan sağlığını ihlal niteliğindeki davranışlar vücut dokunulmazlığını ihlal niteliği taşımaktadır. Bu itibarla kasten yaralama suçu ile korunan, kişinin bedensel ve ruhsal açıdan sağlığı ve vücut bütünlüğüdür.
Kasten Yaralama Cezası
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesinde kasten yaralama suçu düzenlenmiştir. TCK’nın 86. maddesine göre kasten yaralamada ceza miktarları şu şekilde olacaktır:
- Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
- Kasten yaralama suçunun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz..
- Kasten yaralama suçunun; üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, silahla, işlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza 1.5 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır.
- Kasten yaralama suçunun canavarca hisle, işlenmesi halinde 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası verilir.
Silahla Kasten Yaralama
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendine göre silah deyiminden;
- Ateşli silahlar;
- Patlayıcı maddeler;
- Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet;
- Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler;
- Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler anlaşılır.
Görüldüğü üzere, bir nesnenin silah sayılabilmesi için saldırı ve savunmada kullanılmak amacıyla üretilmiş olması koşulu bulunmamaktadır. Bu amaçla üretilmemiş olmakla birlikte, somut olayda kullanılış biçimi itibarıyla silah olarak kabul edilen nesneler de vardır. Burada özellikle suçta kullanılan nesnenin, saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.02.2019 tarihli ve 2017/3-311-2019/112 sayılı kararında; hangi nesnelerin silah sayılacağı hangilerinin sayılmayacağı konusunda şu açıklamalara yer verilmiştir:
“Gerek 765 sayılı TCK’nın 189. maddesi gerekse 5237 sayılı TCK’nın 6. maddesinin 1/f bendi (silah kavramı bakımından) benzer düzenlemeleri içermekte ise de, her iki düzenlemedeki en temel ayrım, 6. maddenin I. fıkrasının (f) bendinin 4. alt bendinde; ‘Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeylerin silah kapsamına alınmasıdır. Bu alt bent ile silah kapsamı, 5237 sayılı TCK’da genişletilmiş ve önceki daraltıcı uygulama terk edilmiştir. Kanun koyucu bu düzenleme ile ‘fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli’ olmak şartı ile her nesneyi, imal edilip edilmediğine ve hangi amaçla yapılmış olduğuna bakmaksızın silah kapsamına dâhil etmiştir. Buradaki ayırıcı ölçüt, ‘saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişliliktir.’ Kullanılan alet veya diğer eşyanın, işlenmesi kast edilen suç açısından saldırı ve savunmada etkinliği sağlamaya elverişli olması yeterlidir. Fiilen istenen sonucun gerçekleşmesi, kullanılan şeyi silah olarak değerlendirmek açısından, hâkime bir kanaat verebilecek ise de sonucun gerçekleşmesi zorunlu bulunmamakta, başka bir anlatımla suçun teşebbüs safhasında kalması hâllerinde de silah faktörünün varlığını kabul ve buna göre ceza tertibi mümkün bulunmaktadır Her somut olayda hâkim; olayın bütünlüğü içinde bir değerlendirme yaparak kullanılan nesnenin silah niteliğinde bulunup bulunmadığını 5271 sayılı CMK’nın 63/1. maddesi kapsamında ‘hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgisiyle’ değerlendirmeli, hukuki bilgisinin yeterli olmadığı durumlarda ise bu konuda bilirkişi görüşüne başvurmalıdır. Nesnenin ele geçirilemediği hållerde değerlendirmeyi ortaya çıkan sonuca göre yapmalı, ‘elverişlilik’ faktörünü gözetmelidir Kullanılan aletin silah sayılıp sayılmayacağı hususunda işlenmesi kastedilen suçun niteliği de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu itibarla, bir nesne, bir suçun işlenmesi için elverişli silah niteliğini taşımakla birlikte başka bir suç açısından bu niteliği haiz olmayabilecektir. Vücudun bölümleri, el, ayak, kafa gibi uzuvlar, eylemde kullanılış yöntemine göre saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli sayılabilir ise de kişinin beden bütünlüğüne dâhil olmaları nedeniyle silah kapsamında değerlendirilmeleri mümkün değildir. Yine aynı şekilde sabit bir direk, sert bir zemin ve duvar, doğurduğu sonuç ne kadar ağır olursa olsun silah kapsamında değerlendirilmemelidir.”
Yargıtay; kasten yaralama suçu bakımından somut olayın özelliklerine göre, örneğin yumruk veya tokatla verilebilecek zararın ötesinde yaralamaya yol açan veya yaralama tehlikesini barındıran, faile bir avantaj veya üstünlük sağlayan ya da korkutucu ve caydırıcı özelliği nedeniyle mağdurun suça karşı direncinin kırılmasına yardımcı olan ve bu doğrultuda saldırı veya savunmada etkin şekilde kullanılan her nesnenin, yapısı, kullanılış biçimi ve elverişlilik kriteri de göz önünde bulundurularak silah olarak kabul edilmesi ve ağırlaştırıcı nedenin uygulanması gerektiğini kabul etmektedir. Silah, somut olayda kullanılış biçimi bakımından mağdurda yarattığı korku ve olumsuz etki sebebiyle, failin yaralama neticesine daha kolay ulaşmasını sağladığı için ağırlaştırılmış kabul edilmiştir. Ayrıca silahın taşınabilir olması gerektiği kabul edilmektedir.
Kasten yaralama suçu bakımından TCK’nın 86. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde yer alan ağırlaştırıcı neden, söz konusu silahın, suçun işlenişi sırasında fail tarafından kullanılmış olması durumunda uygulanacaktır.
Yerleşik Yargıtay içtihatları ışığında; kırılarak veya başka bir şekilde kesici delici hale getirilmese dahi; kasten yaralama suçunda kullanılan tahta sopa, taş, demir çubuk, zincir, sert cisim, sandalye, bıçak, kaşık, çatal, maşa, bardak, kemer, oklava, kırık sandalye parçası, şemsiye, motorlu araç, sigara, TCK’nın 6. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi kapsamında silah olarak kabul edilmektedir.
Yine, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin farklı tarihli kararlarında aşağıdaki nesneler kasten yaralama suçuna konu somut olaylarda kullanılmış ve bu suç bakımından silah olarak kabul edilmiştir:
Badminton raketi, kürek, demir eldiven, keser, kül tablası, telefon, süpürge sapı, kask, tost makinesi demiri, tv kumandası, vantilatör sapı, saksı, muşta, hortum, kulplu su bardağı, levye, tabak, spatula, duvar saati, çekpas, biber gazı, tiner, kızgın yağ.
Ayakkabı ve terliğin silah sayılıp sayılmadığı irdelenirken, olay esnasında failin ayağında giyilmiş halde olması ile elinde bulundurması farklı değerlendirme yapılmasını gerekli kılmaktadır. Failin ayağında giyinik hâlde bulunan ayakkabı veya terlik ile mağdura vurması durumunda, ayakkabı veya terliğin yaralamaya elverişlilik bakımından özellik arz edip etmediği üzerinde durulmalıdır. Genel itibariyle ayakta giyinik vaziyette olan ve herhangi bir özellik arz etmeyen sıradan ayakkabıyla vurulması eyleminde, ayakkabının silah olarak değerlendirilemeyeceği kabul edilmektedir. Failin elinde bulundurduğu ayakkabı veya terlik ile mağdura vurması durumunda ise, olay esnasında elde bulundurulan bir nesne sıfatını haiz olan ayakkabı veya terliğin, tokat ya da yumrukla verilebilecek zararın ötesinde bir yaralamaya yol açıp açmadığı ya da böylesi bir yaralama tehlikesini barındırıp barındırmadığı ve bu noktada faile bir üstünlük sağlayıp sağlamadığı hususları irdelenmelidir.
Yargıtay; kasten yaralama suçunda kullanılan küçük ve içi su dolu pet şişenin, kullanılış biçimine göre kasten yaralama suçu bakımından silah olarak nitelendirilemeyeceğini; zira somut olayda kullanılış biçimi bakımından faile bir avantaj ve üstünlük sağlamadığını, aynı zamanda yumruk veya tokatla verilebilecek zararın ötesinde bir yaralamaya yol açmadığını veya yaralama tehlikesini barındırmadığını kabul etmiştir.
Kasten Yaralamaya Teşebbüs
Kasten yaralama suçunun temel hâli TCK’nın 86. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiş olup, buna göre kasten yaralama suçunun oluşabilmesi için, failin yaralamaya yönelik eyleminin, vücuda acı verilmesi, sağlığın veya algılama yeteneğinin bozulması şeklindeki zararlı neticelerden en az birinin ortaya çıkmasına sebebiyet vermesi gerekir. Teşebbüs tüm suçlar bakımından uygulanabilirliği bulunan bir hüküm olmamakla birlikte, zararlı netice doğuran kasten yaralama suçuna teşebbüs mümkündür. Bununla birlikte yukarıda açıklandığı üzere, TCK’nın 87. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenen kasten yaralama sonucu ölüm meydana gelmesi suçunda teşebbüs hükümlerinin uygulanamayacağı kabul edilmektedir.
Kasten yaralama suçunun failinin, mağduru yaralama kastı ile harekete geçmesine rağmen, elinde olmayan nedenlerle sonuç alamadığı durumlarda, kasten yaralama suçuna teşebbüs edilmiş olacaktır. Failin elverişli hareketlerle kasten yaralama suçunu doğrudan doğruya icraya ne zaman başladığı ise, her somut olayın özellikleri gözetilerek belirlenmelidir. Kasten yaralama suçuna teşebbüs hâlinde, TCK’nın 61. maddesindeki sıralama esas alınarak, TCK’nın 35. maddesinin 2. fıkrası gereğince meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadar indirilmesi söz konusu olmaktadır.
Yargıtay; kasten yaralama suçunda failin eyleminin teşebbüs aşamasında kalması durumunda, failin, TCK’nın 86. maddesinin 1. fıkrasına değil, 86. maddenin 2. fıkrasına teşebbüs etmiş sayılması gerektiğini kabul etmektedir. Nitekim Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 15.06.2020 tarihli ve 2020/6193-6634 sayılı kararında; Sanığın katılana yönelik silahla kasten yaralamaya teşebbüs eylemi nedeni ile kurulan hükümde, temel cezanın TCK’nın 86. maddesinin 2. fıkrası gereğince belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, TCK’nın 86. maddesinin 1. fıkrası gereğince belirlenmesi suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayin edilmesi, bozma konusu yapılmıştır.
Kişinin teşebbüsten sorumlu tutulabilmesi için, suçun icra hareketlerine elverişli araçlarla başlaması ancak elinde olmayan sebeplerden dolayı icra hareketlerini tamamlayamaması gerekir. Bu noktada hazırlık hareketleri ile icra hareketleri arasındaki farka dikkat edilmelidir. Hazırlık hareketleri icra hareketlerinden önce gerçekleştirilen ancak cezalandırılması mümkün olmayan hareketlerdir. Örneğin; birini yaralamak için suç aletinin temin edilmesi gibi hareketler hazırlık hareketi kapsamında kalır.
Kasten yaralama suçuna teşebbüsün söz konusu olabilmesi için, somut olayda failin icra hareketlerine başladığının belirlenmesi gerekir. Bu itibarla örneğin; kişinin sadece kovalanması tek başına kasten yaralama suçunun icra hareketlerinin başladığını tespite yetmeyebilecek iken, failin eline aldığı sopa ile mağduru kovalaması somut olayın özelliğine göre icra hareketlerine başladığını kabule yetebilecektir.
Yargıtay; kasten yaralama suçunun olası kastla işlenmesi durumunda teşebbüs hükümlerinin uygulanmayacağını ve sonuç yaralanma ne ise cezanın ona göre belirleneceğini kabul etmektedir. Çünkü teşebbüsün söz konusu olabilmesi için failin netice bakımından doğrudan kastla hareket ediyor olması gerekir. Olası kastla hareket edilmesi sonucunda yaralama gerçekleşmişse, yaralama ne kadar ağır olursa olsun fail olası kastla yaralamadan sorumlu olmalı, eylem olası kastla öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilmemelidir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 2022/2673 E., 2022/5606 K. ve 23.06.2022 T. sayılı kararında;
“Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanık H. nin suç tarihinde dedesine ait olup suçta kullanılan av tüfeğini ve fişekleri alarak ava gittiği, bir süre sonra kuzeni M. nin de geldiği, sanık fişeği kalmadığından bahisle M. den fişek istediği, M. nin bir adet dolu fişeği sanığa verdiği, sanığın dolu fişeği av tüfeğine yerleştirdiği, fişeği patlatmaya çalıştığı ancak sanık ve M. nin beyanlarına göre birkaç kez tetik düşürmelerine rağmen fişeğin patlamadığı, sanığın patlamayan fişeği çıkartarak cebine koyduğu ve M. ile birlikte ikamet ettikleri mahalleye doğru gittikleri, mahalleye gelince önceden tanıdıkları ve uzaktan akraba olan katılan S. yi gördükleri, sanığın av tüfeğini katılana doğrultarak “sıkayım mı lan” dediği, cebinden çıkardığı patlamadığını beyan ettiği fişeği av tüfeğine yerleştirerek katılanı hedef alarak tetiğe bastığı, fişeğin patlaması üzerine katılanın hayati tehlike oluşturacak, kafatasında hayat fonksiyonlarına ağır ve 4. derece etkili kemik kırığı oluşturacak ve organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflaması sonucunu doğuracak şekilde yaralandığı olayda; Jandarma Genel Komutanlığının uzmanlık raporunda yer alan; “kapsül üzerine ateşleme iğnesine ait 1 iz bulunduğu, ancak bu iz üzerine ateşleme iğnesinin müteakip defalarca vurup vurmadığı hususunda bir tespit yapılamadığı” şeklindeki tespit nazara alındığında, daha önce birkaç kez ateşlendiği halde patlamayan fişeğin tekrar kullanıldığı olayda, sanığın tüfeğin patlayacağını bilerek ve isteyerek doğrudan kastla hareket ettiğinden bahsedilmeyeceği, ancak olaydan önce suçta kullanılan av tüfeğini kuşlara ateş ederek kullanan ve bu nedenle de av tüfeğinde arıza bulunmadığını bilen sanığın, tüfeğe yerleştirdiği fişeğin her zaman patlama ihtimali bulunduğunu ve katılana yöneltmekle onun yaralanabileceğini öngörebilecek durumda olduğu, katılanda meydana gelen yaralanmaların hayati bölgede olduğu dikkate alındığında eylemin kasten öldürmeye teşebbüs olduğu, ancak olası kastta neticenin esas alınacağı ve olası kasta teşebbüs olmayacağından, eylemin olası kastla silahla yaralamaya dönüştüğü” kabul edilmiştir.
Failin, mağduru basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralayıp, devamında aynı olayda aynı mağduru silahla yaralamaya teşebbüs etmesi durumunda uygulamanın ne şekilde yapılması gerektiği, bu bağlamda TCK’nın 86. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmelidir.
Kasten Yaralama Şikayete Tabi Mi?
Kasten yaralama neticesinde mağdurun, TCK’nın 86. maddesinin 2.fıkrası kapsamında kalacak şekilde basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yaralanması durumunda, soruşturma ve kovuşturma şikâyete tabidir.
Bununla birlikte kasten yaralamanın, TCK’nın 86. maddesinin 1. fıkrası, 86. maddesinin 3. fıkrası ve 87. maddesi kapsamında kalması durumunda eylem şikâyete tabi değildir.
TCK’nın 86. maddesinin 2. fıkrası kapsamında kalan basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek bir yaralanmanın, TCK’nın 88. maddesi kapsamında ihmali davranışla gerçekleştirilmesi durumunda da eylem şikâyete tabidir.
Mağdurun TCK’nın 86. maddesinin 2. fıkrası kapsamında basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı bir olayda, 86. maddenin 3. fıkrası kapsamına giren nitelikli hållerden biri veya birkaçının bulunması durumunda, eylem şikâyete tabi olmaktan çıkar.
Mağdurun yaralanmasının niteliği itibarıyla TCK’nın 86. maddesinin 1. fıkrası kapsamında veya 86. maddesinin 2. fıkrası kapsamında kalması halinde suç uzlaştırmaya tabidir. Eylem ihmali davranışla gerçekleştirilse dahi suç uzlaştırmaya tabidir.
Bunun yanında, TCK’nın 86. maddesinin 2. fıkrasının aynı maddenin 3. fıkrası ile birlikte gerçekleşmesi; ya da; TCK’nın 86. maddesinin 1. fıkrasının aynı maddenin 3. fıkrası ile birlikte gerçekleşmesi durumlarında, eylem uzlaştırmaya tabi olmayacaktır. Zira CMK’nın 253. maddesinde uzlaştırma bakımından TCK’nın 86. maddesinin 3. fıkrası hariç tutulmuştur. Yine TCK’nın 86/1. maddesinin 87. maddedeki neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hâlleri ile birlikte gerçekleşmesi durumunda da eylem uzlaştırmaya tabi değildir.
Suça sürüklenen çocukların, TCK’nın 86/2. ve 86/3. fıkraları kapsamında işledikleri kasten yaralama suçu, 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesine göre uzlaşma kapsamında kalmaktadır.
6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun “Spor alanlarında taşkınlık yapılması ve tesislere zarar verilmesi” başlıklı 17. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Spor alanlarında kasten yaralama suçunun veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde şikayet şartı aranmaksızın 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili maddelerine göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.”
Ağır Darp Cezası
Bilindiği gibi, 5237 sayılı TCK’da, 765 sayılı TCK’dan farklı olarak objektif sorumluluk esası terk edilmiştir. 5237 sayılı TCK’nın dayandığı suç teorisinde, kusursuz suç ve cezanın olamayacağı kabul edilerek ceza hukuku sorumluluğu bakımından kusura dayalı sorumluluk esası benimsenmiştir. Buna göre kişi, gerçekleştirdiği fiilin doğal anlamda nedensellik ilişkisi kurulabilen tüm neticelerinden her durumda sorumlu kabul edilmemektedir. Objektif sorumluluk esası yerine kusura dayalı sorumluluk esasının benimsenmesinin bir sonucu olarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir.
5237 sayılı TCK’nın “Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç” başlıklı 23. maddesine göre; “Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi hâlinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.” Bu düzenlemeye göre; failin gerçekleştirdiği bir eylemin, kastettiğinden daha ağır veya başka bir sonucun meydana gelmesine sebebiyet vermesi hâlinde, neticeden sorumlu tutulabilmesi için, netice bakımından en azından taksirle hareket etmiş olmasının kabulü gerekmekte; fail, bu sonucun meydana gelmesinden taksirle bile sorumlu tutulamıyorsa, objektif sorumluluğun kaldırılmasının doğal bir sonucu olarak sadece nedensellik bağının bulunuyor olması, neticeden sorumlu tutulması için yeterli olmamaktadır.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlara ilişkin bu genel kuralın yaralama suçları bakımından özel hükümlerdeki karşılığı 5237 sayılı TCK’nın 87. maddesinde karşımıza çıkmaktadır. Bu maddede kasten yaralama suçu, yaralanmanın niteliğine göre derecelendirilerek, yaralamanın ağırlaşmış şekilleri ile yaralamanın ölüme neden olması durumu, “neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlığı altında düzenlenmiştir.
TCK’nın 87. maddesinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama eylemlerinin yaptırımı düzenlenmiştir. Birinci fıkradaki yaralanmalarda bir kat, ikinci fıkradaki yaralanmalarda iki kat arttırım öngörülmüş; üçüncü fıkrada kasten yaralama sonucunda vücutta kemik kırığı veya çıkığı meydana gelmesi durumunda kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarına etkisine göre uygulanacak arttırım oranı gösterilmiştir. Maddenin dördüncü fıkrasında ise kasten yaralama
eylemi sonucunda ölüm meydana gelmesi hâline ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir. Ancak Kanun Koyucu birinci ve ikinci fıkralarda, 86. maddeye göre hükmolunan cezanın bir ve iki kat artırılması esasını kabul etmesine karşın bununla yetinmemiş, her iki fikranın son cümlelerinde, artırım sonucu hükmolunabilecek cezaların belirli bir miktardan aşağı olamayacağı esasını da kabul etmiştir.
TCK’nın 87. maddesinin 1, 2, 3 ve 4. fıkralarındaki nitelikli hållerin uygulanabilmesi açısından, kasten yaralama fiilinin TCK’nın 86. maddesinin 1. fıkrası kapsamında kalması veya 86. maddenin 1. fıkrası kapsamındaki kasten yaralama fiilinin 3. fıkra da ihlal edilmek suretiyle gerçekleştirilmesi gerekmekte olup; TCK’nın 86. maddesinin 2. fıkrası kapsamındaki kişi üzerindeki etkisi basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olan kasten yaralama fiillerinden dolayı, bu fiil aynı maddenin 3. fıkrası ihlal edilmek suretiyle işlense dahi, 87. maddenin uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Zira TCK’nın 87. maddesinde, 86. maddenin 2. fıkrasına atıf bulunmamaktadır. Bu itibarla Kanun’un öngördüğü sistemde, TCK’nın 87. maddesinde öngörülen ağır neticelere yol açan bir yaralamanın, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek bir yaralama olmayacağı kabul edilmiştir.
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 14.01.2020 tarihli ve 2019/16999-2020/783 sayılı kararında; “Sanığın kasten darp ettiği katılanı, TCK’nın 86/2. maddesi kapsamında yaralaması sonucunda gerçekleşen ağır ve başka netice (myokard infarktüsü/kalp krizi sonucu yaşamın tehlikeye girmesi) bakımından kasten hareket ettiğinden söz etmenin mümkün bulunmadığı ancak katılanın yaşı da gözetildiğinde kalp krizi geçirebileceğini objektif olarak öngörebildiği halde, sanığın, dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayarak kasten vurması sonucu, buna bağlı ve buna özgü olarak beklenen tehlikenin değil ve fakat daha farklı, daha ağır ve daha başka bir sonuç doğuran olayla ilgili, en azından taksirle hareket ettiği kabul edilerek, katılandaki kalp rahatsızlığının sanık tarafından önceden bilindiği de savunmalarından anlaşılmasına göre, TCK’nın 23/1. maddesi yollamasıyla bilinçli taksirle yaralama suçundan TCK’nın 89/1-2, 22/3. maddeleri gereğince cezalandırılması gerektiği” kabul edilmiştir.
“Kanun Koyucu, vücut dokunulmazlığına yönelik saldırının vücuttaki etkisinin hafiften ağıra doğru oldukça geniş bir yelpaze oluşturması sebebiyle, fiilin kasten yaralamanın temel şekli için öngörülen neticeden daha ağır neticelere yol açtığı durumları neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama olarak düzenlemiştir.” Doktrinde örnekleme yoluyla belirtildiği gibi, bu sayede, yüzde acı ve kızarma sonucu doğuran tokat ile kulağı sağır eden tokat atma fiillerinin ifade ettiği haksızlıklar, farklı şekillerde cezalandırılabilmektedir.
TCK’nın 87. maddesinin düzenleniş şekli bakımından, failin, maddenin ilk üç fıkrasında yer verilen neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hâllerini kasten gerçekleştirmesi ile, TCK’nın 86. maddesinin 1. fıkrası kapsamında yaralama kastı ile hareket etmesine rağmen çeşitli nedenlerle mağdurun TCK’nın 87. maddesi kapsamında kalacak şekilde yaralanmasına sebebiyet vermesi arasında ayrıma gidilmediği görülmektedir. Uygulamada; “TCK’nın 23. maddesi hükümlerinden hareketle, suçun işleniş biçimine yönelik değil, neticeye yönelik düzenleme içeren TCK’nın 87. maddesi hükümlerinin, temel olarak bu eylemi taksirle gerçekleştiren kişi bakımından düzenlendiği görüşü ile, bu hususların, temel cezanın tayini sırasında gözetilmesi gerektiği kabul edilmekte; örneğin; sopa ile mağduru kolundan yaralamak isteyen failin, mağdurun eğilmesi sebebiyle sopayı mağdurun gözüne vurması sonucu, mağdurun TCK’nın 87. maddesi kapsamında kalacak şekilde yaralanmasına neden olması durumunda temel cezanın alt sınıra yakın; doğrudan mağdurun gözüne sopayla vurması sonucu, mağduru TCK’nın 87. maddesi kapsamında kalacak şekilde yaralaması durumunda ise temel cezanın üst sınıra yakın verilmesi gerektiği belirtilmektedir.”
Basit Yaralama Cezası
Halk arasında basit yaralama olarak bilinen suç tipi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesinde şu şekilde tanımlanmıştır: “Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması”
Peki 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa göre basit yaralamanın cezası ne olacaktır? TCK’nın 86. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesi uyarınca basit yaralamanın cezası; yaralama fiilinin mağdurunun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası olacaktır.
“Gaziosmanpaşa Adli Tıp Kurumu’nun 25/04/2012 tarihli raporunda, katılan …’in yaralanmasının basit bir tıbbî müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığının belirtildiği, iddianamede de sanık hakkında TCK’nın 86/1. maddesinin uygulanması talebi ile kamu davasının açılması karşısında; vasıfta yanılgıya düşülerek yazılı gerekçeyle basit yaralama suçundan 5237 sayılı TCK’nın 86/2. maddesinden hüküm kurulması suretiyle sanık hakkında eksik ceza tayini bozmayı gerektirmiştir.” (3. Ceza Dairesi, 2016/15337 E., 2017/7512 K. ve 30.05.2017 T.)
Kasten Yaralama Suçu Savunma Dilekçesi
T.C.
ANKARA 14. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
DOSYA NO : 2025/113 E.
SANIK : Ali B (TC: …)
-ADRES-
MÜDAFİLERİ : Av. Batuhan Can ZANBAK (Ankara Barosu – 48429)
Av. Aybike Hüma BAŞBUĞ (Ankara Barosu – 48430)
Güzeltepe Mahallesi, Şölen Sokak No: 4/3 Çankaya/Ankara
KONU : İddianameye karşı beyanlarımızı ve esasa dair savunmalarımızı havidir.
AÇIKLAMALAR :
Müvekkil Ali B; 10.11.2024 günü akşam saatinde aracını sitenin otoparkına park etmiş evine doğru yürürken, işbu dosyada müşteki sıfatı ile yer almakta olan Veli C’nin “O aracı oraya çekme demedim mi lan ş*refsiz” cümlesi ile neye uğradığını şaşırmıştır. Tarafımızca Veli C hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştur.
Müvekkil, Veli C’ye laflarına dikkat etmesi gerektiğini, o park yerinin Veli C’nin şahsına ait bir mülk olmadığını belirtmiştir. Veli C, müvekkilin sakin tavırlarından kaynaklı olarak daha sinirlenmiş ve müvekkile tokat atmıştır. (EK-1: Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınmış darp raporu)
Yediği tokattan sonra müvekkil, Veli C’ye karşılık vermiş yine benzer şekilde tokat atmıştır. (EK-2 Tanık Listesi) (EK-3 Sitenin Güvenlik Kamerası Kayıtları) Ardından ise komşular araya girerek tarafları ayırmış ve sakinleştirmiştir.
Veli C’nin dosyaya sunmuş olduğu elmacık kemiği kırığına ilişkin rapor, özel hastaneden alınmış bir tek hekim raporudur. Esasa delil teşkil edecek niteliğe haiz değildir. Müvekkilin atmış olduğu tokat ile oluşması imkan dahilinde değildir.
Müvekkil hakkında isnat edilen suçlamaların hepsi asılsızdır. Yukarıda izah ettiğimiz sebeplerden kaynaklı olarak beraat etmesi gerekmektedir.
NETİCE-İ TALEP : Yukarıda izah edilen ve mahkemeniz tarafından re’sen gözetilecek sebeplerle;
- Site yönetimine müzekkere yazılarak güvenlik kamerası kayıtlarının alınmasını,
- Müvekkil hakkında isnat edilen suçtan kaynaklı olarak derhal beraat kararı verilmesini arz ve talep ederiz. 14.02.2025
Sanık Müdafileri
Av. Batuhan Can ZANBAK
Av. Aybike Hüma BAŞBUĞ
Ekler :
- Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınmış darp raporu
- Tanık Listesi
- Sitenin Güvenlik Kamerası Kayıtları
YASAL UYARI: İşbu yazı ve internet sitesindeki diğer içerikler, avukatlık mevzuatına ve TBB Reklam Yasağı Yönetmeliğine uygun olacak şekilde hazırlanmıştır. Sadece bilgilendirme amaçlıdır, bu materyallere dayanılarak yapılacak hiçbir işlem için sorumluluk kabul edilmemektedir!