
Cinsel özgürlüğe karşı suçlar, bireylerin en temel haklarını ihlal eden ciddi suçlardır ve bu tür davalarda ispat süreci büyük önem taşır. Mağdurların adalete ulaşabilmesi için delillerin doğru şekilde toplanması ve değerlendirilmesi kritik bir rol oynar. Bu makalede, cinsel özgürlüğe karşı suçlarda ispat yöntemleri, hukuki süreçler ve delil sunumunun önemi ele alınacaktır.
CİNSEL SUÇLARDA İSPAT
Ceza yargılamasında ispat ve deliller aracılığıyla maddi gerçeğe ulaşılmaktadır. Yargılamada kullanılan çeşitli delil türleri vardır. Deliller ile ilgili en temel ayrım; elde edilme türlerine ve ispat güçlerine göre delillerdir. Deliller, elde ediliş şekillerine göre ikiye ayrılır, bunlar doğrudan ve dolaylı delillerdir. Deliller, ispat gücüne göre de ikiye ayrılır ve bunlar da yine doğrudan ve dolaylı deliller olarak adlandırılmaktadır, dolaylı deliller “belirti” olarak da bilinmektedir. Delillerin tasnifi noktasında bir başka ayrımı, somut olaya ilişkin deliller ve genel nitelikte deliller oluşturmaktadır. Bu noktada belirtmek gerekir ki, somut olaya ilişkin deliller belge ve beyan delili olarak iki alt başlığa ayrılır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre; cinsel saldırı (TCK m. 102), çocukların cinsel istismarı (TCK m. 103), reşit olmayanla cinsel ilişki (TCK m. 104) ve cinsel taciz (TCK m. 105) suçları; cinsel özgürlüğe karşı suç kabul edilmiştir. Bu suçlarda ispat, diğer suçlarda geçerli olan ispat ilkelerinden farklılık arz etmektedir.
Cinsel Özgürlüğe Karşı Suçlarda Mağdur Beyanı
Mağdur kavramı “Kendisine karşı suç işlenen ve bu suçun neticesinde hakkı veya menfaati zarar gören kimse” olarak tanımlanabilir. Mağdur; soruşturma evresinde müşteki veya suçtan zarar gören, kovuşturma evresinde ise kamu davasına katılma talebinde bulunması halinde katılan olarak muhakemenin tarafı olur.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 236. Maddesi, mağdur ile şikayetçinin dinlenmesi hususunu içerir. Bu madde, aslında bize mağdur beyanının nasıl alınacağı yönünde de yol gösterir. Maddeye göre, mağdurun dinlenmesinde yemin hariç tanıklığa ilişkin hükümler uygulanacaktır. Dolayısıyla mahkeme, mağdurun beyanını alırken aynı tanığın beyanını alıyormuş gibi hareket edecek fakat mağdura yemin verdirmeyecektir.
Cinsel özgürlüğe karşı suçlar başta olmak üzere, bazı suçlarda mağdur beyanının birtakım özel usullerle alınması gerekir. Zira mağdurun duruşmada sanıkla yüzleştirilmesi ve beyanının duruşmada alınması; bazı mağdurlar açısından psikolojik güçlükler ve dezavantajlı durumlar doğurabilir. Özellikle cinsel istismara uğramış çocuklar ve cinsel suç mağdurları ile zihinsel engelli, travma yaşamış veya ağır suçlara maruz kalmış mağdurların söz konusu olduğu durumlarda, mağdurun duruşmaya getirilerek sanık ile yüzleştirilmesi bu kişiler açısından ikincil bir mağduriyet yaratabilir.
Bahsi geçen mağdurların beyanlarının nasıl alınacağı da CMK’nın 236. maddesinde düzenlenmiştir. Maddede, beyanı özel ortamda alınması gereken ya da şüpheli veya sanıkla yüz yüze gelmesinde sakınca olduğu düşünülen çocuk ya da mağdurların beyanlarının özel bir ortamda ve uzman aracılığıyla alınacağı yer
almaktadır. Maddede aynı zamanda mağdur çocukların veya işlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş olan diğer mağdurların dinlenmesi esnasında; psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişinin de hazır edileceği düzenlenmiştir. Öte yandan nitelikli cinsel istismar suçunun mağduru olan çocukların ve nitelikli cinsel saldırı suçunun mağdurlarının beyanlarının kayıt altına alınması gerektiği de öngörülmüştür.
Sadece Mağdur Beyanı İle Ceza Verilir Mi?
Daha önce de belirtildiği üzere, cinsel özgürlüğe karşı suçlar söz konusu olduğunda genellikle suça konu olayın tek tanığı mağdur olmaktadır. Başka bir ifade ile suç, genellikle mağdur ve fail dışında başka bir kimsenin bulunmadığı bir ortamda işlenir. Dolayısıyla cinsel özgürlüğe karşı suçların ispatı diğer suçlara kıyasla daha zordur ve anılan suçlarda mağdur beyanı dışında bir ispat aracına başvurmak çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Bu nedenle anılan suçların ispatı noktasında mağdur beyanının tek delil olabileceğini kabul etmek yanlış olmayacaktır.
Yalnızca mağdur beyanına dayanılarak ceza verilmesinde, mağdur beyanının tek delil olmasının yanında aynı zamanda belirleyici delil de olması gerekir. Belirleyici delil, yargılamayı bir yönden diğer yöne çevirme imkanı bulunan delildir. Cinsel özgürlüğe karşı suçlarda mağdur beyanı, sanık hakkında mahkumiyet verilmesi açısından önemli bir delildir, dolayısıyla mağdur beyanının belirleyici delil niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.
Dolayısıyla dosyada başka delilin bulunmadığı, mağdur beyanının tek ve belirleyici delil olduğu hallerde yalnızca mağdur beyanına dayanılarak mahkumiyet hükmü verilmesi mümkündür. Başka bir ifade ile, kimi hallerde mağdur beyanına dayanılarak ceza verilebilir. Fakat bunun için mağdur beyanının, sanık üzerine atılı suçun gerçekleştiğini ispat edici nitelikte, tutarlı, gerçekçi olması da gerekir.
18 Yaşından Küçük Mağdurun Beyanı
Cinsel istismara uğramış, reşit olmayanla cinsel ilişki ile cinsel taciz suçunun mağduru olan çocukların beyanı alınacağında daha dikkatli olmak gerekir. Bu tarz travma yaşamış mağdur çocukların söz konusu olduğu durumlarda, çocuğun duruşmaya getirilerek sanık ile yüzleştirilmesi ikincil bir mağduriyete neden olacaktır. Bu türden mağdurlar, “kırılgan mağdur” olarak adlandırılır.
Kırılgan mağdur, beyanda bulunması halinde özel olarak korumaya ihtiyaç duyan mağdurdur. 10.06.2020 tarihinde 63 sayılı Suç Mağdurlarının Desteklenmesine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine göre kırılgan grup; “Adli destek görevlileri tarafından yapılan bireysel değerlendirme sonucunda suçtan daha fazla etkilendiği ve korunması gerektiği tespit edilen mağdurlar ile adli sisteme dâhil olan çocuklar” şeklinde tanımlanmıştır.
Çocukların cinsel istismarı suçunun nitelikli şeklinden mağdur olan çocukların
beyanlarının alınmasına özgü düzenlemeler, CMK’nın 236. maddesinin 4-8. fıkralarında yer almaktadır. Bu bağlamda soruşturma evresinde cinsel istismar mağduru çocuğun beyanı, çocuk izlem merkezlerinde alınmalıdır. Burada çocuğun beyanı bir uzman aracılığı ile alınır. Mağdur çocuk beyanı kayıt altına alınır. Cumhuriyet savcısı ile mağdur vekili ise, aynalı odada yapılan görüşmeyi izler.
Cinsel istismar suçunun mağduru çocuklar açısından mahkemede hazır bulunmanın çocukta travma yaratması mümkündür. Bu nedenle çocuğun üstün yararı gözetilerek mağdur çocuğun beyanının tek seferde ve çocuk izlem merkezinde alınmalıdır. Bu beyanların kayıt altına alınması önemlidir, zira mağdur çocuk olay sıcakken hatırladığı detayları zaman içerisinde unutabilmektedir. Çocuk hafızası, yetişkinlere göre gerçeği değiştirmeye daha yatkın olduğundan, mağdur çocuğun beyanı olabildiğince erken alınmalıdır.
Kadının Beyanı Esas Mıdır?
Kamuoyunda “mağdurun beyanı esastır” veya “kadının beyanı esastır” şeklinde bilinen ilkeler, cinsel özgürlüğe karşı suçlarda mahkeme tarafından yapılan delil değerlendirmesi ile ilgilidir. Mahkeme, ceza dosyasındaki tüm delilleri birlikte değerlendirir. Eğer mağdur beyanının doğru olmadığı başka delillerle ispat edilmediyse ve mağdur beyanı diğer delillerle kıyaslandığında ispata daha elverişli ise, mahkemece mağdur beyanına üstünlük tanınabilir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2013/241 E. 2013/293 K. sayılı ve 11.06.2013 tarihli kararında, sanık hakkında mahkumiyet verilebilmesi için gerekli olan hususlara “Ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın uzantısı olan “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. (…) Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz.” şeklinde işaret olunmuştur.
Cinsel özgürlüğe karşı suçlarda ispat bir hayli zordur, zira bu suçlar genellikle mağdur ile failin yalnız olduğu ortamlarda gerçekleşir. Başka bir ifade ile, cinsel özgürlüğe karşı suçların genelde tek tanığı mağdurdur. Bu nedenle Yargıtay bazı kararlarında mağdur beyanının delil değerini, diğer delillerden daha üstün tutmaktadır.
Aslında mağdur beyanı ile sanığın savunması arasında herhangi bir üstünlük durumu yoktur. Dolayısıyla özellikle cinsel suçların ispatı bağlamında “kadının beyanı esastır” gibi soyut hipotezlerin geçerliliğinden söz etmek isabetli olmayacaktır. Mağdur, olayın doğrudan şahidi olması sebebiyle olaya ilişkin en detaylı anlatımı
yapabilecek kişidir, ancak suç ile ihlal edilen menfaatin sahibi olması sebebiyle de tarafsızlığına her durumda koşulsuz güvenilemeyecektir. Zira mağdur, öç alma duygusu ile de hareket ederek sanığa yönelen isnadı ağırlaştıracak beyanlarda bulunabilir. Mağdur beyanın aksi bir önkabulle, yani mağdurun öç alma gibi duygularla gerçeği yansıtmadığı şeklinde bir ön yargı ile de yaklaşılmaması gerekmektedir. Burada yapılması gereken, beyanları sınamak için objektif ölçütler oluşturmak ve bu kriterler ile sınanan beyanlardan hangisine üstünlük tanınacağını belirlemektir.
Yargıtay’a göre mağdur beyanının sınanması noktasında başvurulan olayın adli mercilere intikal şekli ve zamanı, mağdurun ruhsal durumu, yaşı, kişiliği, beyanların tutarlılığı, mağdur ve fail arasındaki ilişki, mağdurun güvenirliliği ve ahlaki durumu, mağdur beyanının sanığın ifadeleri ile çelişip çelişmediği gibi ölçütler kullanılmalıdır. Ayrıca Yargıtay, mağdurun iftira atmasına sebep bir durum bulunup bulunmadığı, kendi onur ve namusunu ilgilendiren bir konuda mağdurun iftira atmayacağı, mağdur ile sanık arasında husumet bulunması ve mağdurun içinde bulunduğu durumu mazur göstermek için şikâyetçi olup olmadığı gibi ölçütlere de başvurmaktadır.
Dosyada mağdur beyanının yanı sıra başkaca deliller de mevcutsa, mağdur beyanının diğer deliller ile çelişip çelişmediğine bakılır. Mağdur beyanının diğer ispat vasıtaları ile tutarlı olması halinde sanık hakkında mahkûmiyet hükmü verilebilecektir. Ancak dosyada mevcut olan deliller ile mağdur beyanının çelişmesi halinde suçsuzluk karinesi ve dolayısıyla şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince mahkumiyet hükmü verilemeyecektir. Nitekim Yargıtay’ın yerleşik içtihadı da bu yöndedir.
Mağdur Beyanı ve CMK
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda mağdur ile ilgili çeşitli hükümler bulunmaktadır. Mağdur ile şikâyetçi, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından çağrı kâğıdı ile çağırılıp dinlenir. Daha önce de belirtildiği üzere, mağdur beyanı Türk Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 236. Maddesinde düzenlenmiştir. Kanun maddesi şu şekildedir:
Mağdur ile şikâyetçinin dinlenmesi
Madde 236 – (1) Mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde, yemin hariç, tanıklığa ilişkin hükümler uygulanır.
(2) İşlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş çocuk veya mağdur, bu suça ilişkin soruşturma veya kovuşturmada tanık olarak bir defa dinlenebilir. Maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zorunluluk arz eden haller saklıdır.
(3) Mağdur çocukların veya işlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş olan diğer mağdurun tanık olarak dinlenmesi sırasında psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişi bulundurulur. (Mülga cümle:17/10/2019-7188/22 md.)
(4) (Ek:17/10/2019-7188/22 md.) Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından ifade ve beyanının özel ortamda alınması gerektiği ya da şüpheli veya sanık ile yüz yüze gelmesinde sakınca bulunduğu değerlendirilen çocuk veya mağdurların ifade ve beyanları özel ortamda uzmanlar aracılığıyla alınır.
(5) (Ek:17/10/2019-7188/22 md.) Türk Ceza Kanununun 103 üncü maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suçlardan mağdur olan çocukların soruşturma evresindeki beyanları, bunlara yönelik hizmet veren merkezlerde Cumhuriyet savcısının nezaretinde uzmanlar aracılığıyla alınır. Mağdur çocuğun beyan ve görüntüleri kayda alınır. Kovuşturma evresinde ise ancak, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından mağdur çocuğun beyanının alınması veya başkaca bir işlem yapılmasında zorunluluk bulunması hâlinde bu işlem, mahkeme veya görevlendireceği naip hâkim tarafından bu merkezlerde uzmanlar aracılığıyla yerine getirilir. Mağdur çocuk yargı çevresi ve mülkî sınırlara bakılmaksızın en yakın merkeze götürülmek suretiyle bu fıkrada belirtilen işlemler yerine getirilir.
(6) (Ek:17/10/2019-7188/22 md.) Türk Ceza Kanununun 102 nci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suçlardan mağdur olanların soruşturma evresindeki beyanları bakımından da beşinci fıkra hükmü uygulanır. Ancak, beyan ve görüntülerin kayda alınmasında mağdurun rızası aranır.
(7) (Ek:17/10/2019-7188/22 md.) Beşinci ve altıncı fıkra kapsamında alınan beyan ve görüntü kayıtları dava dosyasında saklanır, kimseye verilmez ve gizliliği için gerekli tedbirler alınır.
(8) (Ek:17/10/2019-7188/22 md.) Beşinci ve altıncı fıkra kapsamında alınan beyan ve görüntü kayıtları, yazılı tutanağa dönüştürülür. Bu tutanak, talepte bulunan şüpheli, sanık, müdafii, mağdur, vekil veya kanuni temsilciye verilir. Beyan ve görüntü kayıtları bu kişilere soruşturma ve kovuşturma makamlarının gözetiminde gizliliği korunmak suretiyle izletilebilir.
(9) (Ek:14/11/2024-7532/17 md.) Beşinci ve altıncı fıkrada belirtilen merkezler, devlet üniversiteleri tarafından da kurulabilir.
YASAL UYARI: İşbu yazı ve internet sitesindeki diğer içerikler, avukatlık mevzuatına ve TBB Reklam Yasağı Yönetmeliğine uygun olacak şekilde hazırlanmıştır. Sadece bilgilendirme amaçlıdır, bu materyallere dayanılarak yapılacak hiçbir işlem için sorumluluk kabul edilmemektedir!